Çalışma Konuları
Bilinçli Farkındalık (Mindfulness)
Bilinmeyen durumların ortaya çıkardığı yıkıcı duyguları, yapıcı duygu ve eylemlere dönüştürebilmek için bilinçli bir farkındalıkla anın içinde olmaya ihtiyacımız var. Bilinçli farkındalıkla anı yakalamak; öğrenen, gelişen insanın yıkıcı duygularını yapıcı bir tutum ve davranışa çevirebilmesini kolaylaştırmak, anı yakalamasını sağlamak için önem taşıyor.
Bilinmeyen durumların ortaya çıkardığı yıkıcı duyguları, yapıcı duygu ve eylemlere dönüştürebilmek için bilinçli bir farkındalıkla anın içinde olmaya ihtiyacımız var.
Anın içinde olmak, öncelikle onu yakalamayı gerektirir: Öğrenen, gelişen insanın; olası yıkıcı duygularını dönüştürmesinde, tutum ve davranışlarına bu yapıcı dönüşümü yansıtabilmesinde anı yakalamasını sağlamak büyük önem taşıyor.
Duygusal Dayanıklılık
‘Kendinin Farkında Olma” duygusal zekanın ilk adımı olarak kabul edilir. Buradaki farkındalık kişinin duygularının, tutkularının, ahlaki pusulasının farkındalığıdır. “Dayanıklılık” için başlangıç ve gelişim noktası burasıdır. Durumlar karşısında neler hissettiğimizi fark edip, bu hislerin neden ortaya çıktığını araştırdığımızda, kararlarımızı alırken bizi nelerin etkilediğini anlayabildiğimizde kim olduğumuzu da keşfetmeye başlarız. Bu keşif, kendi sorumluluk alanımızı belirlememizi destekler. Lider, sorumluluk alanını belirleyen ve başkalarının neler yapabileceklerine dair ufuk açan, onlara yol açan bir kimliğe büründüğünde ekibinin, kurumunun tatmin ve başarıya ulaşmasını mümkün kılabiliyor.
Şiddetsiz/Cesur İletişim
Bütün canlılar iletişime gereksinim duyuyor, türdeşleriyle, başka canlılarla… Başta kendileriyle!
Yaşamı sürdürebilmek için kullandığımız geniş bir ihtiyaçlar yelpazemiz var.
Hayatta kalabilmekten mutlu olmaya kadar açılan bir yelpaze. Bu yelpazede doyum içinde bir yaşam ararken iletişim becerilerimizi en etkin şekilde nasıl kullanabiliriz?
Şiddetsiz, Cesur İletişim programı, bu sorunun yanıtını arayanlara iyi gelecek bir kurguya sahip. Önce kendimizle, sonra başkalarıyla ve bir parçası olduğumuz tüm yapıyla iletişimimizi geliştirmek için şiddetsiz, cesur iletişimin kapılarını aralamakla işe koyulmalı.
Lider Gelişimi
Bilenden öğrenene, alandan verene doğru dönüşen, evrilen bir liderlik anlayışı var günümüz uygar toplumlarında. Kendi gelişimine nokta koymayan, süreklilik kazandırabilen lider; bir parçası olarak yer aldığı yapılarda yaratacağı eşitlikçi, açık iletişim imkanlarıyla ekibinin, kurumunun edilgenlikten etkenliğe geçişine öncülük edebilir.
Sorumluluk üstlenilen, yaratıcılığın yükseldiği, sıra dışı düşünmenin yüceltildiği bir dünya; liderlerin zihin yapılarının, duygusal zekalarını devreye katma becerilerinin izdüşümü olarak görülebilir. Koçluk becerilerinin lider gelişimi üzerine etkileri tam da bu nedenle özellikle çalışılması gereken bir alan olarak gündemimize yerleşiyor.
Takım Gelişimi
Devir süper kahramanlardan çok takımdaşlık duygusu içerisinde birlikte düşünce üretebilen, birlikte sorgulayan, ortak akılla hareket edip sonuçları birlikte değerlendirebilen; kendine liderlik etmekte de belirgin bir aşama kaydetmiş takım oyuncularını yüceltiyor, destekliyor. Koçluk becerilerinin yaşama bütünsel bir anlayışla katılabilmesiyle kök salan eşit ilişkilerin olmazsa olmazı etkin dinleme, soru sorma, geri bildirim verme ve ortak çözüm üretebilme; bireysel açıdan lider gelişiminde olduğu kadar takım gelişimi için de gerekli ve geçerli.
Düşünce Geliştirilen Alanlar
Kendi Sorumluluğunu Üstlenmek
Erişkin olmanın önemli göstergelerinden biri sorumluluk alanını çizebilmektir. Çizdiğimiz bu alanı duygu, düşünce ve davranışlarımızla dokuruz. Duygusal zekayı anlatırken Daniel Goleman ‘Kendinin Farkında Olma’yı ilk adım olarak belirliyor. Buradaki farkındalık kişinin duygularının, tutkularının, ahlaki pusulasının farkındalığıdır. Durumlar karşısında neler hissettiğimizi fark edip, bu hislerin neden ortaya çıktığını araştırdığımızda, kararlarımızı alırken bizi nelerin etkilediğini anlayabildiğimizde kim olduğumuzu da keşfetmeye başlarız. Bu keşif, kendi sorumluluk alanımızı belirlememizi destekler.
Sorumluluk alanımızı ancak kendimiz belirleyebiliriz. Bu alan çok dar olduğunda ortaya, kendi yaşamının dümenini elinde tutamayan, büyüyememiş bir kişi çıkar. Tersi bir tutumla bu alanı çok geniş tutan kişi ise, başkalarının alanlarına girip kendine ait olmayan sorumlulukları da üstlenerek, sınırlarının dışına çıkar ve iki uca kadar gidip, bir uçta mağdur veya diğer uçta despot bir kişi hâline gelir.
Eşit ilişki kendi sorumluluklarına sahip çıkan iki kişi arasındaki ilişkidir. Sorumluluğun bir yük değil özgürlük olduğu bilinci, erişkin yaşamımızda yakalayabileceğimiz tatminin sağlam zeminidir.
Duyguların Sinir Bilimi
Darwin evrimle ilişkilendirdiğinde duyguların hayatta kalmak için gerekli olduğunu söyler. Duygular bizim hayvani geçmişimizden gelmektedir. Hızlı, çoğu kez de karmaşık kararlar verirken duygularımıza güveniriz.
Onlarca yıldır laboratuvar ortamlarında yapılan araştırmalar; dikkatimizi yöneltirken, hatırlarken, davranışlarımızı düzenlerken, ahlaki gelişimimizi oluştururken, durum ve çevre ile uyumlanırken duygularımıza ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Duygularımızı ifade etmekte kullanabileceğimiz yüzlerce kelime ve yüzümüzde 42 kas var. Paul Eckman’ın araştırmaları, duyguların kültürden, cinsiyetten bağımsız hepimizde var olduğunu ve ifade bulduğunu ortaya koydu.
Tek yapacağımız: Kontrolü elimize alıp seçenekleri oluşturacak öz güvene sahip olmak üzere algılarımızı değiştirme gücünün bizde olduğunu hatırlamak.
Duyguların incelenebilir, ölçülebilir, deneyleyebilir bir bilim dalı olması ne kadar heyecan verici!
Aktif Niyet
Genel kabul, niyetin edilgen bir tutum olduğudur. Kabul bu olunca da niyetimizin ne olduğunu anlamak karşı tarafın işi hâline gelir. Anlaşılmayı beklemenin ne kadar ergence bir davranış olduğunu; kendini anlatarak, karşı tarafa ulaşmak sorumluluğunun yetişkinde olduğunu unutuveririz. Farklı bir dil kullanabilmeye, farklı bir davranış sergileyebilmeye açık ve istekli olmak, mağdur zihniyetini reddetmek, bizi edilgen ve ergen bir tutumla niyetimizin anlaşılmasını beklemekten çıkartır. Etken ve erişkin bir tutumla ilişkileri yönetme hakkımızı kullanmamıza olanak verir.
Niyetin iyi olmasının yeterli olmadığını, bu niyeti aktif olarak ortaya koymak sorumluluğunun erişkin bireyde olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak koçlar olarak bizim de sorumluluğumuzdur.
Aktif Kabulün Gücü
Bir durup bakmak… Küçük büyük, önemli önemsiz, heyecanlı donuk anlardan oluşan yaşamımızda, içinde bulunduğumuz durumu reddetmek yerine bir durup bakmak! Amacımızı hatırlayıp, yeni ortaya çıkan durumu bu amaca en çok hizmet edecek hâle nasıl getirebileceğimize bakacağımız aktif kabul içinde olmak. Kabul, duruma hakimiyet için ilk adım. Bilinçli odaklılık – mindfulness çalışmaları anın farkındalığına bu yüzden bu kadar önem veriyor.
Yaşamınıza, amacınıza hizmet edecek yeni hedefleri, stratejileri kurgulamak üzere, içinde bulunduğunuz duruma bir durup bakmanız, kabul etmeniz dileğiyle.
Şefkat
Kendimizle ilişki içinde değilsek başkaları ile bağlantılarımız da sağlıksız ve yüzeysel oluyor. Sosyal yapı içinde sağlıklı kalabilmek, ilişkilerden beslenmek, aidiyet duygusunu yaşayabilmek için bu bağlantılara ihtiyacımız var. Kim olduğumuzun, neleri vermeye ve almaya hazır olduğumuzun başkaları ile güven ilişkileri kurmaktaki önemi çok fazla. Hiç kimse (buna siz de dahilsiniz) yakınan, aşağılayan, övünen, yıkıcı eleştiren, beğenmeyen kişilerle sürekli vakit geçirmek istemiyor.
Olayları, durumları olduğu hâlleriyle algılayabilmek bizi yargıdan, endişeden uzaklaşmış; içinde bulunduğumuz an’a, o anı paylaştığımız kişilere ve en önemlisi kendimize yaklaştırır. Bilinçli odaklı kalabilmek şefkati ortaya koyacağımız durumları görme yetimizi arttırır. Nelerin olmadığına değil, nelerin mümkün olduğuna bakan üretken zihni davet eder. Çaresizlik yerini yaratıcılığa bırakır.
Zihniyetin Gücü
Kendi sorumluluğumuzu almak; bu sorumluluğu alırken yapıcı, üretken, meraklı zihniyetin seçimlerimizi zenginleştirdiğinin bilincinde olmak. Yaşamımızdaki eksikliklere odaklanan, hedef gösterildiğimiz, çaresiz bırakıldığımız edilgen zihniyeti bırakmak; karar verme gücümüzü kullanmak üzere seçeneklerimizin olduğunu bilmek ne büyük özgürlük. Yaşamı böyle karşılamak; bu yolculukta sadece varacağımız yeri değil, o yere varırken yürüdüğümüz yolu da anlamlı kılar. Koçluk da tam bunun için var: Sadece yapılanı değil, yapanın kim olduğunu fark etmek için.
Danışanı, içinde bulunduğu zihniyeti seçme özgürlüğünün olduğu farkındalığına davet eden koç, kendi yolculuğunda da gideceği yer kadar, yola da dikkatini verecek farkındalıkta kalmak için, varlığını ortaya koyacak zihniyeti korumakla yükümlü.
de olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak koçlar olarak bizim de sorumluluğumuzdur.